Decorate Your Own Photo
Water Effect by Crazyprofile.com

 
SÖZ KONUSU VATANSA,GERİSİ TEFERRUATTIR
TÜRKMEN_KIZI  
  ANA SAYFA
  DİNİ BİLGİLER
  SAĞLIK KÖŞESİ
  SIIR KOSESI
  HİLAL_HABER
  RESİM GALERİSİ_BENİM DÜNYAM..
  TARİH
  ZiyaretÇi defteri
ANA SAYFA







BIRAKIN ÇAN ÇALMAYI,ERMENİCİ OLMAYI,MİLLET BÖYLE DOLMAYI,YUTMAZ TÜRKİYE'LİLER......bu yazıya dikkat kesilin lütfen) ... Zülfü Livaneliden anlayanlar için bir pazar fıkrası BİRİ TÜRK, BİRİ KÜRT, BİRİ ERMENİ… Üç arkadaş bir yaz günü gezmeye... çıkmışlar. Üç kişiden biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni. Ermeni olan aynı zamanda papaz… Hava da çok sıcak… Bir süre sonra hararet basıyor, susuyorlar. Etrafta su falan yok ama bağların olgun zamanı. “İki salkım üzüm yiyelim” diyerek bir bağa giriyorlar. Bağın sahibi orada uyuyor ama bizimkiler onu fark edemiyorlar. “Daha sonra sahibini bulur kaç paraysa veririz” diyerek üzüm yemeye başlıyorlar. Bu sırada bağın sahibi uyanıyor. Bakıyor ki üç kişi üzümünü yiyor. Fena bozuluyor ama üç kişiyle başa çıkamayacağını düşünerek, kıyafetinden Ermeni papaz olduğu anlaşılana dönüyor: “Bak bu adam Türk, yesin malımı. Benim kanımdandır. Helali hoş olsun. Bu da Kürt’tür ama din kardeşimdir. Sen niye yiyorsun benim üzümümü?” diye soruyor. Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen Türk ve Kürt’ün hoşuna gidiyor. Adam, papazı bir güzel dövüyor, kıpırdayacak hal bırakmayarak yere uzatıyor. Bağ sahibi biraz sonra Kürt’e dönüyor. “Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun. Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun, çünkü o Türk’tür. Kardeşimdir” diyerek bir güzel onu da dövüp yere uzatıyor. ‘BİZ PAPAZI DÖVDÜRMEYECEKTİK’ Türk ucuz kurtulduğuna seviniyorken adam bu sefer ona dönüyor: “Tamam, anladık Türk’sün, aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi ulan?” diyerek Türk’e de vurmaya başlıyor. Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt’e dönüyor ve şöyle fısıldıyor: “Biz papazı dövdürmeyecektik.”

ERMENİ OLAN AYNI ZAMANDA _PAPAZ_MIŞ,ANA FİKİR;ERMENİ PAPAZINA SAHİP ÇIK Kİ,BAŞIN BELAYA GİRMESİN,YANİ ERMENİCİ OL,DİNİNİDE DEĞİŞTİR,SORUN BİTER.

İSLAM DİNİ Nİ EKRANLARDAN ÖCÜ GİBİ GÖSTEREN BU RUHLARI VE BEDENLERİ SATILMIŞ,ERMENİ HAYRANLARI,HRİSTİYANLIĞIDA,TÜRKİYE
HALKINA ŞİRİN GÖSTERİP,SEVDİRMEYE ÇALIŞIYORLAR,ALTTAN ALTTAN,UYANIK OLUN
EY TÜRK MİLLETİ..........













      ACABA ERMENİSTANDA,KAÇ ERMENİ;HERŞEY NEDİM İÇİN DİYE BAĞIRIR?????

   Stadrejik,coğrafi ve yeraltı zenginlikleriyle,herkezin iştahını kabartan Türkiye!
Türkiye'yi ele geçirmek isteyen pek çok ülke!Amaç her kesimden insanların,beyinlerini ele geçirip,fazla kan dökülmeden,insanlarıyla birlikte topraklarını ele geçirmekti.
Nitekim başarılıda olmuşlardı.Ülke toprakları büyük bir tehlike içindeydi.Lakin bu tehlikenin üstü,itinayla ve titizlikle,gizlenmekteydi.Bu gizliliğin en büyük aktörleri,çoğu ele geçirilmiş medyaydı.
  Her türlü yayın,gerek ahlaki,gerek,milli,gerek dini,gerek siyasi,insanların üzerinde çok etkili oLuyordu.
Etkin kökenleri ve inannışları farklı insanların içlerine,onlardan gibi görünüp girilmişti ve sürekli bu insanları kışkırtıp duruyorlardı.Kürtlerden yana gibi görünen ve bu güçler tarafından kurulan parti,
kürt vatandaşlar üzerinde iyice etkili olmaya başlamıştı.Sıra Milliyetçi Türk'lerin partisindeydi.Sızmalar orada da başarılı olmuştu.Kendini Atatürkçü ilan eden kesim,zaten büyük bir çoğunlukla ele geçirilmişti.Dini kesimden ise,niyetleri bozuk,amelleri
göstermelik olanlar,ele geçirilmişti.
  BU gizli güç kendini gün ve gün güçlendiriyordu.Aralarında da bir parola vardı;Herşey Hrant için..........
Sokaklarda insan avına çıkmışlardı,bu parolayla da kendi adamlarımı değilmi öğrenip,ona göre beyin yıkama işlemlerini buldukları kişilerde gerçekleştiriyorlardı.her kesimden kurtulanlar ise içinde bulundukları durumun farkına varmışlardı.
 Hepside biryerde toplanmaya başladılar.birbirlerine nasıl kurtulduklarını soruyorlardı!Hepsininde verdiği cevap aynıydı.
;Beni ele geçirmek istedikleri gün abdestliydim.......
Biri;yolda giderken iki kişi peşime takıldı ve eğilip kulağıma;Herşey Hrant için diye fısıldadı dedi.Dönüp arkama yüzlerine tuhaf tuhaf baktım!kafalarını sallayıp sonra gittiler dedi.
 Bir diğeri,;arkadaşımla çarşıdaydım,bende abdestliydim,iki kişi yanımıza geldi,herşey HrANt için diye fısıldadılar,ben bu durumu garipsemiştim,yanımdaki arkadaş onlarla yürümeye başladı,arkasından bağırdım,nereye gidiyorsun  diye
lakin büyülenmiş gibi yürüyordu,sanki uzaktan kumanda edilmişti.
  Herkezin başından geçen olaylar hemen hemen aynıydı,birden dehşete düştüler,ülke istila edilmişti!Birisi  bağırdı;Birlik ve beraberlik içinde olmalıyız,yoksa bir şekilde bizide güçleri alTına alırlar,ama nasıl ve nerde toplanıcaz dedi.
Birisi şu parti de toplanalım dedi,öbürü bu parti,diğeri başka parti ismi söyledi,her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu.
;Susun diye bağırdı!kalabalık arasından bir ses,herkez sese yöneldi,Ak sakallı yaşlı bir zattı bağıran.;Şimdi şu parti bu parti zamanı değil,birlik zamanıdır ve geride kalanları kurtarma zamanıdır dedi.;Anlatılanların hepsinide dinledim ,
demekki elegeçirmek istedikleri insanların abdestli olmaları,onları kalkan gibi korumuş.;Diğerleri için ne yapmalıyız,kayıp çok herkez bunu düşünsün dedi.Ak sakallı zat sakallarını sıvazlamaya başladı,;Buldum diye bağırdı.;Abdest kalkansa!,Kuran'ı Kerimde bizi koruyan silahtır dedi.
 Herkez gömlek cebinde,ufak Kuran'ı Kerim taşısın dedi.Sokaklarda,cadelerde,heryerde,karşınıza çıkan insanların yüzüne tutun dedi.Herkez Kuran'ı Kerimleri gömlek ceblerine koyup,dört biryana dağıldı.Kuran'ı insanların yüzüne tutuyorlardı,kimisi olduğu yerde eriyip yok olurken,
kimiside kendini feryat,figan ağlar bir şekilde buluyordu,başlarına gelen bu olayın nedenini sorguluyordu ürkek gözlerle yalvarırcasına.....
 Kalanlar bir yerde toplanmaya başlandı.Hepsine olup bitenler anlatıldı.Hepside tövbe edip,diğerlerinin yanında yer aldı.Ülke toprağı böylece büyük bir istiladan kurtarılmıştı......
Herkez kendi tarafındaki kayıpların,ne kadar olduğunu araştırmaya başladı.
KÜRT kesiminden:İnançlı Kürt vatandaşları hariç,gerisi yok olmuştu....
MİLLİYETÇİ kesimden:Her ne kadar lideri ele geçirilsede,inançlı vatanseverler hariç,gerisi yok olmuştu....
ATTATÜRKçü kesimden:Temiz Anadolu insanı hariç,hepsi yok olmuştu.
DİNİ kesimden:Gerçek inanlar hariç,niyetleri bozuk olanlar yok olmuştu...
MEDYAMI???????:KURTULAN BİR ELİN PARMAĞINI GEÇMEYECEK KADAR AZDI.......
  BU OLAY KALANLARA ÇOK BÜYÜK BİR DERS OLMUŞTU,HERKEZ BİRBİRİNE SIKI SIKI KENETLENDİ......

TÜRKMENKIZI_ŞÜHEDA
YA SEV YATERKET............................
































Halit Kakınç'ın konuya ilişkin yazısı...ARTIK YETER1    
Image
Halit Kakınç, "Aktütün baskınında güvenlik zafiyeti var" dedi. Ve işte böyle isyan etti.

Halit Kakınç, "Artık yeter! Gerçekten yeter! Zülfiyare dokunursa dokunsun. Fincancı katırları ürkerse ürksün. Dilerlerse bu satırların yazarını ve benzer görüş serdedenleri vatan haini ilan etsinler" dedi

ARTIK YETER!

Açıkça söylüyorum:

200 bin kişi ile bir avuç eşkıyanın-üç tane kıçı kırık PKK'lı sergerdenin hakkından gelemiyoruz. Türk Milleti kandırılıyor. Türk Ordusu'nun başarısızlığı, hiçbir geçerliliği ve tutarlılığı olmayan laf ebelikleri ile kamufle ediliyor.

Milletin evlatları helak oluyor. İşin kötüsü helak edilmesine göz yumuluyor.

PKK'lının elinde ağır silah yok. Hava gücünden yoksun. Piyade tüfeği ile aynı karakol noktasına beşinci baskınını veriyor.

Görev yapan eratın başında yine bir astsubay var. Üst rütbeli subaylar nerede? 

Palavraları bırakalım ve itiraf edelim. Ortada resmen bir görev hatası var... Sakın ola can veren o fedakar Mehmetçikler'i suçlamaya kalkmasınlar... Sebep erlerin eğitimsizliği değil. Eri istediğin kadar eğit. Başına subay lazım. Ara ki bulasın. Bu iş başlayalı kaç yıl geçti, artık hatırlayamıyorum. 

Dünya alay ediyor.

Örtbas etmeyin!

Yapmayın. Her zamanki gibi birtakım bahanelere sığınarak başarısızlığınızı örtbas etmeyin. İstisnasız göreve gelen bütün hükümetler, her istediğinizi verdi. 

Geriye ne kaldı? Türk Silahlı Kuvvetleri'ni korumak için banka kapılarında gördüğünüz sivillerden korumalar mı tutalım?

Hain Pusu başlıklı yazımda anlatmaya çalışmıştım... Daha da kötüsü tekrarlandı. Alıştık, bu iş bu şekilde devam edecek deyip susalım mı?

Bir başka yazımda Bari şu APO'yu salıverin... Dağdaki PKK'lılara da birer Nataşa bulup everin... Çeyizlerini de bütçeden verin, top-tüfek almaktan ucuza gelir diye acı bir gönderme yapmıştım. Zekası kıt bir kısım zevat, tepki vermişti. Şimdi ne demek istediğimi anladılar mı?

Ne kaldı söylenmedik?

Herif silahını almış dağa çıkmış. Yalvararak mı indireceksin? Yalvaralım mı?

Subayların maaşlarını mı keselim? Yoksa Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nı Diyarbakır'da mı kuralım? 

İtiraf edin!

Arkadaş... Bu ülkenin 56 yıllık bir vatandaşı olarak, bu felaketlerin sorumluları kimler, bilmek istiyorum. Sivil bir halt yerse, ipliğini dakikada pazara çıkartıyoruz. Eğer asker kesiminde bir şeyler yanlış gidiyorsa, onları da bilmek-görmek, tanımak istiyorum.

Genelkurmay Başkanı'nın komutanların görev-sorumluluk bölgelerini ayırmasını istiyorum. Bölge komutanına, her kimse, Niye doğru dürüst tedbir almadın? diye sormasını ve en ağır şekilde cezalandırmasını istiyorum.

Subayların bu bölgede ayrıca bir hizmet tazminatı aldıklarını duyuyoruz... Teknik olarak yapılması gereken yapılamadığına göre... Birliğin başında yine subay bulunmadığına göre... Karakollarda bu durum ortaya çıktığına göre... Sadece başarısızlardan değil, meslek olarak bu görevi seçmiş herkesten bu tazminatların kesilmesini istiyorum.

Baskından korumak için kurulmuş bir yer, beşinci kez baskına uğramaz. Harbedemiyorsak, bunun da geçerli nedenleri ile birlikte resmen itiraf edilmesini istiyorum.



SORUMLULAR İSTİFA ETSİN!


Hain Pusu neymiş bana bir anlatıverin

 

 

Terör saldırılarının neredeyse yarısında, hep aynı şey yazılıyor-söyleniyor: Hain Pusu: Mehmetçiği nöbette yakaladılar. Şu kadar şehit... Şu kadar yaralı.

Benim aklım karışıyor. Anlamakta güçlük çekiyorum. Bir yol bilgilerimi tazeliyorum. Soruyorum: Pusu nedir? Görüyorum ki anlamı değişmemiş. Pusu, belli bir yerde mevzilenerek, belli bir zamanda oradan geçecek kişi veya kişilere ummadıkları yer ve zamanda taarruz ile imha veya esir etmektir diye tarif ediliyor hâlâ.

Son 15 günlük olaylara şöyle bir göz gezdiriyorum. PKK, bunların bir kısmında doğrudan jandarma karakollarına taarruz düzenliyor. Dolayısıyla haberlerde kullanılan hain pusu nitelemesi doğru bir tanım gibi gelmiyor. PKK, yerleşik karakollara baskın yapıyor. Baskın ayrı şey, pusu ayrı şey. Pusu tanımı ile uyuşmuyor.

Karakol tanımını

yerine oturtalım!

Öncelikle bellek tazeleyelim: Nedir karakol? - Karakol, düşmanın yaklaşmasını önceden haber alıp ilerlemesini durduran veya geciktiren bir tim veya birlik. Bu birlik, arazide istenen görevi liyakatle yapabileceği bir noktaya konuşlandırılıyor.

Karakol görevi, erken haber almaya dayanıyor. Bu nedenle karakollar uzun mesafeli görüş imkânı sağlayan yerlere kuruluyor. Yaklaşma yollarında tuzak ve engeller bulunuyor. Erken ihbarı sağlayacak bubi tuzakları yerleştiriliyor.

Karakol, uzak mesafeli ateş sahalarına da sahip oluyor. Yolları ateşle kontrol ediyor. Çekilme veya takviye için uygun hatlar da bulunduruyor. Sonuçta, karakol seçimi bütünü ile bir subay çalışması ürünü.

Düşman, karakoldan üstün güçte ise karakol önceden hazırlanmış yollardan istifade ile geri çekiliyor. Bu sırada düşmana mümkün olan zayiat verdiriliyor. Hiçbir zaman kat’î neticeli çatışmaya girmiyor. Müsademe sırasında ya geri çekiliyor ya da bağlı olunan birlikten takviye alıyor.

Bu özelliklerine göre bir karakola pusu kurulması veya baskın yapılabilmesinin adeta imkânsız olduğu ortaya çıkıyor.

Teselli sözleri yerine

gerekli önlemleri alın

Oysa gün geçmiyor ki, PKK bir karakola baskın yapmasın ve birkaç erimiz şehit düşmesin. PKK için taarruz edilecek en son yerin karakol olması gerekirken böyle olmuyor. PKK özellikle karakolları seçiyor.

Belirlenmiş askeri kriterlere dikkat edilmiyor mu? Erken haber alma sistemleri mi çalışmıyor?

Karakol yerlerini kimler seçiyor? Bu yerlerin uygunluğu üst komutanlarca onanmıyor mu?

Bir konu da, baskına uğrayan karakollarda rütbeli bir komutanın bulunmaması. Söz gelimi Yedisu Karakolu’ndaki komutan, sadece onbaşı rütbesinde. Oysa; her an çatışmaya girmesi muhtemel müstakil timlerde, durum muhakemesi yapıp esaslı kararlar verecek rütbeli personele ihtiyaç açık.

PKK’nın bu tür saldırılarına karşı askeri bilgi ve imkânlar harekete geçirilmeli.

Üst rütbelilerimiz, cami avlularında şehit annelerine sarılıp onlarla birlikte ağlaşacakları yerde, mevcut karakolların konumlarını araştırıp gerekli önemleri alsalar, daha uygun olur diye düşünüyorum...

halit kakınç


*Casio** masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı.

*Puffy** yorganını kaldırdı.


*Hugo Boss** pijamalarını çıkarıp

*Adidas** terliklerini giydi.

*WC** 'ye uğradıktan sonra banyoya geçti.

*Clear** şampuan ve

*Protex** sabunuyla duşunu aldı.

*Colgate** ile dişlerini fırçaladı.

*BRAUN** ile saçlarını kuruttu.

*Bill's** gömleğini ve

*Pierre Cardin** takımını giydi.

*Lipton** çayını içti.

*Sony** televizyonda medya özetlerini ve

*flash** haberleri izledi. *

*Citizen** kol saatine baktı. Aile fertlerine

*'BYE'** deyip

*Hyundai** otomobiline bindi.

*Blaupunkt** radyosunu açarak,

*rock** müziği buldu. Ağzına bir

*Polo** şeker attı. Şehrin göbeğindeki

*Mega Center** 'daki ofisine varınca,

*Toshiba** bilgisayarını çalıştırdı.

*Microsoft Excel'e** girdi.

*Ofisboy** 'dan

*Nescafe** 'sini istedi. Saat 10.00'a doğru açlığını

 
yatıştırmak için

*Grissini **yedi. Öglen

*Wimpy's Fast Food** kafeteryaya gitti. Ayaküstü,

*Coca Cola** ve **hamburgeri **mideye indirdi.

*Camel** sigarasını yakıp

*Star** gazetesini karıştırdı. Akşamüzeri iş çıkışı

*Image Bar'** a uğrayıp

*JB'** sini yudumladı, sonra köşedeki

*Shopping Center** 'a uğradı. Eşinin sipariş ettiği

*Ariel** deterjan,

*Ace** çamaşır suyu,

*Palmolive** şampuan,

*Gala** tuvalet kağıdı,

*Sprite **gazoz ve

*Johnson** kolonyayı alarak kasaya yanaştı.

*Bonus** kartıyla ödemeyi yaptı.

Hafta sonu eşi Fatma' ile 

*Galleria** 'ya giden Ahmet Bey,

*Showroom** 'ları dolaşıp

*Kinetix** ayakkabı, *

*Lee Cooper blue jean** satın aldı.

Akşam evde bir gazetenin verdiği

*TV Guide** 'a göz atan Ahmet Bey, kanallar arasında

*zapping** yaparak,

*First Class** ,

*Top Secret** ,

*Paparazzi** gibi programlar izledi. Aynı anda

*Outdoor** dergisini karıştırdı. 

Uykusu gelen Ahmet Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti.

** 'Ne mutlu Türk'üm diyene!'** diye gerindi ve uyudu.
 
*Hâlâ da uyuyor. Ne zaman uyanacağı da belli değil. *



Sen;

Aslı nesli belirsiz,soyzus sopsuz ermeni kırması
PKK’lısın!

Sen;

Dağlarda,mağralarda it gibi korkudan saklanan
PKK’lısın!

Sen;

Yediği kaba eden,namertliğe örnekler veren,Ölüm-kalım savaşında eroyin içip giden
Yeryüzünde asalak gibi yaşayan,PKK’lısın!

Sen;

Dış güçlerin maşası,yaptığın itlikte cabası,ortalarda sığıntı gibi yaşayan,
PKK’lısın!

Sen;

Apo ve yandaşları olan kansızları var eden,dinsiz imansızları kendine yar eden,
Dünyada hiç gibi yaşayan,
PKK’lısın!

Sen;

Şahbazlara kul olan,eroyin satan, kadın pazarlayan,kaçakçılık yapan,
Ortalarda gezen çapulcu,
PKK’lısın!

Sen;

Zafer rüyasıyla yaşayan,B..kistanı kurma ümidiyle yaşayan ,hezimete uğrayan,
 PKK’lısın

Sen;

Kanı bozuk,ar damarı sızık,bebek katilleri diye anılan,ta iliklerine kadar SOYSUZ,SOPSUZ

PKK’lısın,PKK’lısın………………………..

YAZAN=TÜRRKMEN KIZI_ŞÜHEDA

YA SEV YA TERKET……………… 





                                                              











       UYAN EY TÜRK EVLADI

 

Türk aile yapısını yıkmak adına,ellerinden geleni yapmakta gecikmeyen satılmış medyanın,yeni bir yarışması daha ekranlarda….

 Evet arkadaşlar,yarışma ama bu yarışma,bilgi yarışması değil,çocuklarımızı eğitici öğretici bir yarışmada değil,bu yarışma pes artık bukadarıda rezillik,ar_sızlık,hayasızlık denecek öbürlerini aratmayan ve hatta ötesinede geçen bir yarışma…

 Koca Osmanlı İmparatorluğunu zamanında çok yıkmaya çalışıpta yıkamayan,ta o zamanlardan kalmış kuyruk acıları olanların,ahlaki yönden Türk Milletini yok etme çabalarıdır ve ne yazıkki üzülerek ifade ediyorum bu çabalarında da gün geçtikçe başarılı olmaktadırlar…

 Geçelim bahsettiğim yarışma adı altındaki iğrençliklere….

BENİM ANNEM DANS EDEMEZ adlı yarışmada,anneler oğullarıyla,babalar kızlarıyla,bir ev uğruna bu ahlaksızlığa dahil olup,Türk Aile yapısına dinamit konmak istenen bir rezillikte,onlarında katkıları olduklarının farkındalarmı acaba???

 Bir iki proğrmdır sırf yarışmanın adından dolayı takip ettim,acaba nasıl bir yarışma diye.Öyle görüntüler ve öyle konuşmalar varki,pes artık bu kadarıda olmaz dedirten çirkinlikler….

 Ben maço bir babayım,mini eteğe karşıyım ama böyle yarışmaların olması lazım bizim gibi kapalı toplumu açmak adına diye saçmalayanımı dersiniz, bunu üzülerek yazıyorum, kızının kah baldırından tutanımı kah göğsünden tutanımı,kah apuş arasından havaya kaldırıp kafasını arasından geçirim döndüreninimi , anadan doğma dicem ben ona bikini tarzı el kadar bez parçalarıyla baba kız dans edenimi ve dahaları.Ben bunları yazarken utanarak yazıyorum ,onlar bunları yaparken nasıl bu kadar rahatlar,inanın bunu çok merak ediyorum….

 Beni en çok rahatsız eden bir diğer konuysa,bu yarışmada durmadan gelenekten,Türk Aile yapısından,örfünden,adetinden,bu ar_sız insanların bu hassas bizi biz yapan değerlerimize sahipmiş gibi bunları durmadan dile getiripte,saçma sapan konuşupta ekranlardaki insanlara bunu sanki,Türk örfü , adeti, böyleymiş gibi yansıtmalarıdır ve bunuda zaten maksatlı bir şekilde yapıyorlar,istedikleride bu zaten böyle bir iğrençliği bize kabullendirmek adına ve kültür erozyonuna uğratmak adına sık sık bizim değerlerimizi öne sürerek bize bu çirkinlikleri enpoze etmek…

  Arkadaşlar uyanın artık,başka Türkiye yok.Böyle çirkinliklere göz yumduğumuz sürece,yok olmaya mahkum bir toplum olucaz…

 Yazımı okuyan herkezden çok büyük bir ricam var!Bu ve benzeri yarışmaları RTÜKe şikayet edilim,Türkiyeyle savaşmaya cesaret edemeyen dış güçler ,bu işi satılmış yandaşları medyalar aracılığıyla,ahlakımızı,bizi biz yapan değerlerimizi yok etmek adına harekete geçeli çok odluda;PEKİ SİZ DAHA NEYİ BEKLİYORSUNUZ?HADİ EN AZINDAN ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVİ YAP BİR TÜRK OLARAK,BU VE BENZERİ YARIŞMA ADI ALTINDAKİ  İĞRENÇLİKLERİ RTÜKe ŞİKAYET ET…SAVAŞ ARTIK BÖYLE YAPILIYOR.BU SAVAŞTA SENİNDE KATKIN OLSUN …..

 

YAZAN=TÜRKMEN KIZI_ŞÜHEDA….

   YA SEV YA TERKET….

 




Şemdinli tertibi nasıl gerçekleşti

Bilindiği gibi Şemdinli’de PKK üyesi olmaktan 15 yıl hapis cezasına mahkum edilen Seferi Yılmaz’a ait bir “kitabevi”ne “bomba” atılmış, “kitabevi sahibi” eski PKK’lı Seferi Yılmaz “bomba atılan” kitapçıdan dışarı çıkmış, kapının önünde bekleyen bir sivil arabayı görmüş, arabaya doğru ilerleyerek o sırada o caddede bulunan birkaç yüz kişilik PKK’lı grupla birlikte arabaya, arabadaki astsubay Ali Kaya ve iki istihbaratçıya saldırmış, arabasını yakmış, o sırada yine orada bulunan Danimarka’dan yayın yapan PKK televizyonu Roj TV Şemdinli’den naklen yayına başlamıştı.

Bu olay neresinden bakarsanız bakın bir komploydu. Ancak komployu yapanlar sanki bizlerle alay edercesine yapıyordu bu işi.

Olayın hemen ertesi günü gazeteler Susurluk manşetleri atmaya, “derin devlet” yorumları yapmaya başlamış ve PKK mahkumu Seferi Yılmaz’la röportaj kuyruğuna giren basın onu bir demokrasi kahramanı ilan etmeye başlamıştı.

 

O zamanlar ortada Şemdinli iddianamesi henüz yoktu, Ferhat Sarıkaya yoktu, Orgeneral Büyükanıt’ın adı henüz geçmemişti. CHP ve Cumhuriyet gazetesi dahil her çevre olayı Türk Ordusu’na yıktı...Gerçekten de bir süre sonra Ferhat Sarıkaya’nın iddianamesi geldi, Orgeneral Büyükanıt çete lideri olmakla suçlandı. O anda Susurluk, “derin devlet” gibi bir oltaya atlayan kimi insanlar uyanıverdiler.

Şemdinli’deki araçta demek ki astsubay değil, Orgeneral Büyükanıt linç edilmek istenmişti!

Saflar birden yer değiştirirken, Orgeneral Büyükanıt’ı suçlayan Emniyet İstihbarat Daire Başkanı ve savcı görevden alındı. Kamuoyu olayın Ordu’ya yönelik bir tertip olduğuna büyük ölçüde kanaat getirmişti.

İddianame nasıl hazırlandı...

Fakat bu sırada Şemdinli davası da başlamıştı.

Aslında iddianamenin hazırlanması, bu arada Meclis’te kurulan Araştırma Komisyonu Türkiye’de bir şeylerin nasıl da değiştiğini gösteriyordu. Ki bizce bu değişikliğin üzerinde durmak yarına hazır olmak için son derece önemlidir.

Şemdinli olayı yargıya yansıdığı andan itibaren Meclis’te bir araştırma komisyonunun kurulmasına kimse tepki göstermedi. Oysa yargıya intikal etmiş bir soruşturmaya Meclis’in dahi karışma yetkisi yoktur. Kuvvetler ayrılığı prensibi gereği, yasama organı olan TBMM yargıya müdahale edemez. Oysa Komisyon çalışması doğrudan yargıyı yönlendirecek, baskı altına alacak bir çalışmaydı.

Komisyon üyeleri ne hikmetse hep Güneydoğulu milletvekillerinden oluşuyordu ve tanık olarak da hep PKK’lılar dinleniyordu. PKK mahkumu Seferi Yılmaz gibi bir bölücü itibar sahibi olmuş, Meclis Araştırma Komisyonuna akıl veriyordu.

Fakat yasama organının yargıya müdahalesinin bununla sınırlı olmadığı da görüldü. Savcı Ferhat Sarıkaya Meclis Araştırma Komisyonu ile temas halindeydi. Araştırma Komisyonu Başkanı, komisyondan bile gizlice savcı Ferhat Sarıkaya’ya ifadeleri gönderiyordu.

Daha da ötesi, savcı Sarıkaya idianamesini bitirdikten sonra bu iddianameyi e-maille aynı komisyon üyesine gönderiyordu. Oysa iddianameyi hazırlayan savcı bunu sadece mahkemeye sunabilirdi.

Buraya kadar olan düzenek iyi işliyordu.

Şemdinli’de yuvalanan PKK hücresi, TBMM Komisyonu, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı, Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı, Van Adliyesi arasında inanılmaz bir eşgüdüm vardı.

Artık ortada bir iddianame değil, senaryo vardı. Bu senaryonun baş destekçisi ise Fethullahçı medyaydı.

Fakat senaryo bir noktada kesintiye uğradı. Ferhat Sarıkaya meslekten atılınca Şemdinli davasının iddianame sahibi ortadan kalkmış oldu.

Onun görevden atılması ile birlikte normal bir hukuki işleyiş başlayabilirdi ama olmadı. Yeni savcı iddianameyi aynen sahiplendi. Oysa iddianameye siyaset karıştırıldığı ortadaydı. Normalde yeni savcının tüm iddianameyi baştan, siyasal önyargıdan uzak bir şekilde hazırlaması gerekirdi. Fakat bu yapılmadı. Dava aynı iddianame ile başladı.

 

Bu nasıl mahkeme

Üstelik iddianame kısmından sonra dava kısmı tam anlamıyla bir hukuk katliamı oldu.

Mahkeme önünde herkes eşittir. Devlet görevlisi de, sıradan vatandaş da birdir. Ancak mahkemeler, hakimler, kanaat belirlerken tarafların geçmişlerini göz önünde bulundururlar.

Örneğin bu davada bir tarafta PKK üyesi olmaktan 15 yıla mahkum bir Seferi Yılmaz’la, diğer tarafta devlete hizmet etmiş, pek çok takdirnamesi olan bir astsubay arasında kanaate hükmedecek hakim, kendi siyasal tercihlerine göre hareket edemez.

Ama bu davada böyle olmamıştır. Sanıklar aleyhine delil olmadığı için hakimler kanaatle karar vermişlerdir.

Peki o kanaat nedir? Devlet görevlilerinin suçlu olduğu!

Hakimler kanaat belirlerken Fethullahçı medyanın derin devletle mücadele eden yazarları gibi hissetmiş ve o şekilde karar vermişlerdir.

Fakat sadece karar aşamasında değil önceki saflhalarda da büyük hukuksuzluklar yaşanmıştır.

Örneğin devlet görevlileri, Jandarma Komutanlığının raporları, mahkeme heyeti tarafından dikkate alınmamıştır. Oysa mahkeme heyetinin bu tür devlet rapor ve elemanlarına öncelikle dikkat etmesi gerekirdi.

Fakat bu davada bir Türk mahkemesi, PKK’lıları ve yandaşlarını dinlemiş, dikkate almış, onların beyanlarına göre kanaat oluşturmuş ama Türk Ordusu mensuplarını dinleme zahmetine bile katlanmamıştır.

Sanık avukatları olayın büyük bir provokasyon olduğunu, daha derinlemesine bir soruşturma gerektiğini belirtmiş, yeni tanıklar bulmuş, soruşturmanın genişletilmesini talep etmişlerdir. Normalde mahkeme heyetinin sanık avukatlarının bu taleplerini dikkate alması gerekir.

Neden gerekir? Çünkü sanıklar zaten tutukludur, yeni tanık dinlenmesi ya da soruşturmanın genişletilmesi sanıklara bir yarar sağlamayacağı gibi bu davanın uzamasından zarar görecek bir kişi de yoktur. Bu noktada mahkeme heyetinin sanık avukatlarının talebini reddetmesinin imkânı yoktur. Reddederek hukuk dışı hareket etmişlerdir.

PKK’dan al haberi

Bu davada ise mahkeme heyetinin ne yapacağını PKK’nın yayın organı zaten bilmektedir!

13 Haziran tarihli Özgür Gündem gazetesinde aynen şunlar yazılmıştı:

“Kararın bugünkü duruşmada ya da yetişmemesi halinde en fazla birkaç gün içinde çıkması bekleniyor. Bu arada mahkeme başkanının da tayininin çıktığı ve 19 Haziran’da ayrılmadan önce Şemdinli davasını karara bağlayacağı kaydediliyor.”

Şimdi ne var bu haberde diyebilirsiniz. Haberin tarihi 13 Haziran. O gün Şemdinli duruşması var. Henüz duruşma yapılmamış. Yani o günkü duruşmada ne olacağı bilinmiyor. Belki mahkeme o gün karar verebilirdi.

Ama Özgür Gündem mahkemenin o gün karar vermeyeceğini biliyor. Daha da garibi, mahkemenin bir sonraki duruşmasının 19’unda yapılacağını da biliyor!

Yani Özgür Gündem bir tek 19’undaki duruşmada sanıklara 39.5 yıl hapis verileceğini yazmamış!

Peki 13’ündeki mahkeme neden son savunma için sadece altı gün sonrasına karar kılar?

Normalde bu tür davalarda en az bir ay, hatta Erbakan’ın davalarında 3 aylık bir süre tanındığını biliyoruz. Yani son savunma önemlidir, mahkemeler de son savunma için 6 gün süre vermezler. Burada da hukukun doğruyu bulmak için değil infazı bir an önce gerçekleştirmek için işletildiğini akla getiriyor.

Ama daha önemli bir ayrıntı da var. Mahkemeden bir gün önce Ali Kaya GATA’ya sevkediliyor. Bu durumda son duruşmaya katılamıyor. Ceza davalarında ise sanığa son söz hakkı verilir ve bundan önce karar verilmez. Bu durumda mahkeme heyetinin 19’unda karar vermesi beklenemez. Nitekim PKK’lı avukatlar astsubayın kararı geciktirmek için GATA’ya kaldırıldığını yazıyor. Ama mahkeme heyeti de PKK’lı avukatlarla aynı kanaatte ki son sözü bile sormadan 39.5 yıl hapis veriyor!

Dikkat edelim sıradan bir cezadan değil 39.5 yıl hapisten bahsediyoruz.

Kürt-İslamcının adaleti

Hukuki ayrıntılardaki tutarsızlıklar, hukuksuzluklar ve çok açık bir şekilde tertipler çoğaltılabilir. Fakat burada asıl meselemiz bu değil.

Şemdinli davası açılışından kapanışına kadar tam anlamıyla adaletin ne duruma geldiğini göstermektedir. Artık bu ülkede hiç kimsenin adil yargılanma güvencesi kalmamıştır.
Ferhat Sarıkaya’nın görevden alınması onları biraz ürkütse de kanlarındaki Kürt-İslamcı devlet düşmanlığı geni ağır basmakta, yargılayıp cezalandıracak bir Türk aramaktadırlar!

ALINTIDIR.....


Ben Bir TÜRKÜM !...

Ben;

Orta Asya'dan Türeyen, Anadolu'da Büyüyen, Avrupa İçlerine Yürüyen TÜRK'üm !

Ben;

Dağlarda Gemi Gezdiren, Taşlara Destanlar Kazdıran, Tarihi Baştan Yazdıran, TÜRK'üm !

Ben;

Adalete, Ben Mertliğe Örnekler Veren, Ölüm - Kalım Savaşına Gülerek Giden, Yeryüzünde Her Murada Eren TÜRK'üm !

Ben;

Sancaklara, Tuğlara Baş Eğdiren, Beylere, Paşalara Hil'at Giydiren, Kılıcını Üç Kıt'ada Gezdiren TÜRK'üm !

Ben;

Atilla'yı, Yavuz'u, Fatih'i Var Eden, Kralları, İmparatorları Kendisine Yar Eden, Düşmanına Dünyasını Dar Eden TÜRK'üm !

Ben;

Şahları, Sultanları Kul Edinen, Altınları, Elmasları Pul Edinen, İncili Kaftanları Çul Edinen TÜRK'üm !

Ben;

 Zafer Rüyasını Görenlere Saç Yolduran, Hezimete Uğratıp, Ümitleri Solduran, Müzelerde Baş köşeleri Dolduran TÜRK'üm !

Ben;

Damarlarında Asil Kanın Aktığı Irkım, Benden Bahseder Destanım, Ağıtım, TÜRK'üm, Ben TÜRK'üm, Taa İliklerime Kadar

MUSTAFA KEMAL  ATATÜRK'üm !..  

Ya Siz Kimsiniz ? 








Hey sen

FBI yazılı şapkanla
Tişörtündeki amerikan bayrağı, cebindeki
Marlboranla
Güzel dilimizi katleden o garip konuşmanla
Ne kadar vatanseversin bir düşün!

Ve sen
Acıkınca hamburger yiyen
Susuzluğunu kola ile gideren
Çikolatası alplerden, peyniri hollandadan gelen
Pir Sultanı, Karacaoğlanı, Veyseli tanımayan
Elvis ile hüzünlenen, Madonna ile gülen
Favorisi uzun, kulağında küpe
Fabrika önlerinde emekçi kızları tavlamaya çalışan
Züppe
İşaret ve serçe parmağınla yaptığın sembolünle
Ne kadar vatanseversin bir düşün! 








 
   
 
   
TÜRKMEN_KIZI  
 
Audici COOL MySpace Comments
 
TÜRKMEN KIZI_ŞÜHEDA  
 


 
YA SEV YA TERKET  
  Yıkıldın, yakıldın devrim dediler, Soysuzlaştırıldın evrim dediler, Bozkurt'a it, ite yavrum dediler, Kalk, doğrul, yerinden yürü. Geç öne! UYAN EY TÜRK KENDİNE DÖNMEYİ DENE!.. .............................................................................................................  
Bugün 9151 ziyaretçi (20964 klik) kişi burdaydı!
sitene osmanlı padişahlar ekle görüntülü açıklamalı

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol